BATI'NIN MODERN BİLİM MİTOLOJİSİ

Göktuğ Halis

1. Bölüm: Üvey evladın gerçek yüzü:Copernicus

Batı için Ortaçağ bitiyordu. Bir diğer deyişle Karanlığın Çağı...

Karanlığın çağı mı? Sarsıcı bir tanımlamadır bu...

Sarsıcı olduğu kadar da inandırıcılıktan yoksundur. Ortaçağ'dan-Karanlığın Çağı'ndan çok, bu çağı tanımlayanların trajedisin yansıtır gibidir.

Bir çağ kendi içinde topyekün bir karanlık barındırmaz, mümkün değildir. Onu bu şekilde görmek isteyenler vardır öyleyse. Açıktır ki bu tarih aceleyle, görgüsüzce ve dünyevi hırslar adına acemice yapılmış bir tarihtir. Bir tarihi yapmaya yönelik girişim, eninde sonunda şimdiye ve geleceğe dair gayeler içermektedir. Avrupa için de böyle olmuştur. Karanlıktan Pozitif Bilimler atağıyla çıkılmış ve aydınlığa kavuşulmuş olduğu iddiası, geçmişi bir oyuna indirgemekten başka bir şey değildir. Çocukçadır belki ama, çocuk bir kral ise ve tüm dünyaya korku salarsa, onun söyledikleri zorba bir tasavvurun gerçek kabul edildiği bir yanılsamaya denk düşer. Bu kurguda, Batı'yı karanlıktan çıkaran tarihsel kahramanlara sıklıkla yer verilir. Ancak bunlar, tıpkı mitoslarda adı geçen karakterler gibi kararlı bir karartmayla mümkündür. XVII. yüzyıl dönüşümüne imza atan tüm tarihsel karakterler, yeniden yaratılmış, mitolojik bir kılıfla yeniden giydirilmiştir.

Copernicus, bunlardan birisidir ve onun kahramanlığı, hangi resmi tarih tezinde olursa olsun, Kilise'nin karşısına pozitif bilimler adına dikilmiş bir karakter tasavvuruyla yanyana sunulur. Gerçekten ise Copernicus'un düşünsel desteği ve entelektüel referansları, Batı'nın istediği ve umduğu yerlerde değildir. Batının reddettiği karanlık ve pagan dünyanın çağlarından kalma dizgeler ve öğretilerdedir. Batı'nın tarihi her şeyden önce modern bilimin kapısını açan bireylere yüklediği üstünlük payesi ve "mitolojik bir kahraman" yaratma yolundaki çabaları, tarihsel verilerce de doğrulandığı ölçüde abartılıdır. Özellikle XV. yüzyılın ikinci yarısında Polonya'da dünyaya gelen Copernicus ekseninde bu kurgu alabildiğine eksiktir; karşımızda hiç de öyle gerçekleri hayatı pahasına savunan, baskıya, gerici otoriteye ve tahaküme karşı çıkan, güçlü bir karakter dikilmemektedir. Copernicus, alabildiğine zayıf, güçsüz ve kırılgan tutumunu, Papa'ya yazdığı mektubunda şu şekilde dile getirmektedir:
"Aziz peder, kitapta yazılanları okuyanların hemen reddedeceklerini biliyorum. Ben ömrüm boyunca çevremin düşüncelerine aldırmayan, fikirlerini savunan biri olamamışımdır. Etrafın tepkisinden, başladığım hususlardan vazgeçmeye niyetlendiğim olmuştur. Fakat çekingenliği üzerimden atarak çalışmalara devam ettim. Yazdıklarımı tenkit edenler olursa onlara aldırmayacağım ve saçma kabul edeceğim...(1)
Copernicus'un hayatına yönelik bu gerçeklik, karikatürleştirilmiş bir manzarayı, elbette resmi eğitim kurumlarınca değil ama alternatif kanallarca, günümüz dünyasına dek açıkça taşımıştır. Tıpkı Galileo'nun Pisa deneyi gibi, böyle bir şey hiç olmamıştır ama nedense vardır diye kabul etmek neredeyse zorunludur. (2) Mizahi kurgu doğal olarak Copernicus'un aşağılandığı bir yapı içermez; ince bir zeka, yalnızca hayatını kurtarmayı arzulayan ve kendisini sorgulayanlardan çok daha büyük bir dünya görüşünün gölgelerinden açığa çıkar. Kurguda Copernicus bir kazığa bağlanmış, yağlanmış odunlar etrafına saçılmış, cellatın odunları tutuşturacak kıvılcımı bırakmasını beklemektedir. Mitos öykülerinde olduğu gibi son, beklenmedik olgulara gebedir. "Güneşin dünyanın etrafında döndüğünü reddediyor musun?" sorusunu soran Engizisyoncu, Copernicus'un: "Madem ki yakılacağım, hayır reddetmiyorum!" yanıtıyla şaşkına döner. Hikaye gereği sapkınlıktan son anda da olsa dönen ve odun yığını arasından çıkarılan Copernicus, kimsenin duyamayacağı kadar ince bir fısıltıyla: "Ben kabul etsem de etmesem de, Dünya Güneş'in etrafında dönmeye devam etmektedir..." diyerek hikayeden kendisine düşen kutsamayı çıkarır ve onu kuşaklara armağan eder.
Batı, toplumsal bölümlenmenin, sınıfsallaşmanın, sosyal katmanlaşmanın ilk versiyonundan itibaren süregelen eğilime uymuştur: Mitoslar yaratmayı bırakmamıştır; ama Mitos yaratma edimini halktan alıp, egemenlere vermiştir. Geçmişin dayanaklarının, gelecek hedefini tehtit edecek zeminlere kurulmasının sakıncaları vardır ve Copernicus'a yönelik manüpilasyonların ana nedeni budur. Copernicus'u  ne Aristocu, ne de Platoncu, ama Copernicusçu olarak niteleyen Rosen'den onun matematiksel zeminini İslam kaynaklarında özellikle de XIII. yüzyıl alimi Nasreddin Tusi'ye dayandığını iddia eden yakın döneme ait bilim tarihçilerine dek saklanmaya çalışılan bir şeyler vardır.(3) Bu kadarı yine de buz dağının görünen kısmıdır ve onunla ilgili olarak gizlenenlerin açığa çıkışı, karşımızda hiç de modern bilimin anladığı anlamda bir bilim şampiyonunun bulunmadığını, aksine, gözbağcılığına ve büyüye inanan bir astronomun, geçmişten bugüne dek izini sürdüğü olasılıklara doğru anlamlar verdiğini göstermektedir.
Hiç kuşkusuz Copernicus, Batılı bir eğitim almıştır. Dönemin önde gelen okullarında okumuş, din sistemiyle haşır neşir biçimde yetişmiştir. Öyleyse Copernicus'un söz konusu kuramının "gökten zembille" inmediğini anlamak zor değildir. Özellikle Rönesans'ın hakim Neo-Platoncu ve Hermesçi yapısı, Copernicus'u açıkça etkilemiştir. "Göksel Cisimlerin Dönüşleri Üzerine" isimli başyapıtında, dönemin Avrupa Coğrafyasında, neredeyse elden ele dolaşan Corpus Hermeticum'dan yaptığı alıntı dikkate değerdir: "Güneş: Yani ihtişamından ötürü çoğu filozofun ikinci Tanrı ismini verdiği" göksel cisim. (4)
Güneş, yani görünen Tanrı... Etkileyici bir betimlemedir ve Corpus Hermeticum'un risalelerinden yapılan bu alıntı (5)Copernicus'un referanslarını anlamamızda kritik bir rol oynamaktadır. Copernicus'un, Kilise ve egemen dogmatik fikirler karşısındaki desteğini, İtalyan Üniversiteleri'nde aldığı felsefe eğitiminin de gösterdiği yol ile Hermetik metinlerden aldığına kuşku yoktur. (6) )Bu kaçınılmazdır, zira dönemin hakim bilimsel dokusu açık bir şekilde Copernius'un çıkarımlarını spekülatif kılmaktadır. Zaman içinde doğrulanacak büyük keşifler kendi çağlarının alay konularıdır. Copernicus'u döneminin dizgesel çıkarımlarının dışına iten ise açık bir şekilde kuşkudur. Ama kuşku böylesine bir direncin tek itici gücü olamaz; Bilim Adamı yanıbaşında daima eski dünyadan gelen bir güç görmektedir. Bu güç Corpus Hermeticum'dur...

Copernicus elbette saltık bir hissiyatın peşinden sürüklenmemiştir. Hiç kimse, kendisine öğretilen evren tasavvurunun yanlış olduğunu, yalnızca hissiyattan hareketle söyleyemez. Bununla birlikte Corpus Hermeticum'un kimi risalelerinde Merkez olarak Güneş'e yapılan atıflardan haberdar olan düşünür, özellikle Platon'un Timaios Diyaloğu'nda dikkat çektiği gibi, bu kürenin işlevsel nitelikleriyle de merkezi bir rol oynadığına kanaat getirmiş olmalıdır. Francis Yates'in 1964 yılındaki sözlerinden alıntı yapan M. Bernal da bu etkinin altını çizmekte, Copernicus'un kökenleri konusunda girişilen anti-Mısırcı kampanyaya dikkat çekmektedir. Ancak ne olursa olsun Copernicus; "Bu görüşe (Güneşin evrenin merkezinde bulunduğu görünüşüne), onu matematiksel olarak tanıtlayabildikten epey önce ulaşmıştı. " Görüldüğü gibi Copernicus'un bu görüşü XV. yüzyılda hakim olan neo-Platoncu görüşlerin merkezinde yer almaktaydı. (7) )

Copernicus'un Hermetik yönü kitabının henüz ilk adımındaki cür'et ile takip edilebilir. Aristoteles'in gerçek bilimi "ilk nedenlerin bilimi" olarak tanımlamasına karşıt olarak (8) Copernicus, Astronomi'yi en yüksek bilim olarak tanımlamaktadır. (9) Yalnızca Aristoteles mi? Hayır, Copernicus öylesine cesurdur, yoluna ışık tutan gerçeklikten öylesine emindir ki Ptolemaios'u da karşısına almaktan çekinmemektedir. Belki Ptolemaios, bu en değerli bilimi mükemmel hale getiren kişidir ancak, artık onun zamanı geçmiştir çünkü, onun zamanında bilinmeyen yeni devinimler bulunmuştur. Geçmişle ve geçmişin kahramanlarıyla hesaplaşmak, bu alanda bayağı bir kabadayılık değildir. Belki Aristoteles ve Ptolemaios hayatta yoktur ama Copernicus'un alıntıları, mevcut koşulları hareket geçirir boyutlardadır. Tüm dayanaksızlığına rağmen, Copernicus da, Platon gibi, evreni bir küre şeklinde tanımlamaktadır. Elbette herhangi bir dayanağı yoktur; sadece küre tüm biçimlerin en mükemmelidir ve evrenin de en mükemmel şekile sahip olması gerekir.  Copernicus'un çıkarımları, bayağı gözlemler bir tarafa, akıl yürütmelerle ilintilidir. "Yeryüzü devinimini kabul etmede neden cesaretsiziz?" diye sormaktadır düşünür ve ekler: " Gökyüzünde görülen günlük dönüşün aslında Yeryüzü devinimine bağlı olduğunu niçin ileri sürmüyoruz?" Ona göre, böylesine büyük bir evrenin, sınırları belli bir dünya etrafında dönmesini düşünmek akılsızlıktır. Copernicus'un mantığı belki eksiktir ama etkisi büyük olmuştur.

Ne olursa olsun, karşımızda, Modern Bilimin en önemli dönemecinde bizlere sırıtık bakışlarıyla gülen Hermetik Metinler, bugünün büyücü ve falcılarını cezbeden felsefi metinler mi vardır? Kesinlikle... Mitolojiler ve hayaller, büyük bilimsel dönüşümün temellerinde uyuyan, ama kesinlikle istenmeyen, dışlanmaya meyil taşıyan üvey evlatlardır. Peki sonrası: Galileo, Kepler ve Newton... Batı'nın utancı yeğin olmalıdır; çünkü hurafelerin açtığı kapılardan giren aydınlık beyinli insanlar, kültürel kökenlerinde bulacaklarını ya değiştirecekler ya da kendi acıları içinde kıvranıp duracaklardır.

Dipnotlar:

1-kaynak:"http://tr.wikipedia.org/wiki/Nicolaus_Copernicus
2-Ünlü Bilim Tarihçisi Koyre, Galileo'dan daha önce yapılmış olan Pisa deneyinin Galileo'ya mal edilmeye çalışmasını çarpıcı bir dille açıklamaktadır. KOYRE, Alexandre. Yeniçağ Biliminin Doğuşu, s. 161-162-163.Gündoğan.
3-Bernal, herşeye rağmen Copernicus'a temel olarak sunulan bu yapılarda Güneş merkezli bir evren kuramının bulunmadığını belirtmekte, Copernicus'un kökenlerinin Corpus Hermeticum'da aranması gerektiğini iddia etmektedir. Bernal, Kara Atena. s. 240. Kaynak.
4-Copernicus, Gökselcisimlerin Dönüşleri Üzerine, s. 21. Yapı Kredi.
5-Corpus Hermeticum XVI. risale güneşin Merkez rolünü vurgulamakta, Asclepius' 29. bölümde ise ikinci tanrı olarak görülmektedir. Bir diğer metinde ise, "Güneş Görünen Tanrı'dır!" ibaresi yer almaktadır. FREKE, Timothy & GANDY Peter. HERMETİCA. Hermes'in Kayıp Sözleri, s. 16. Ege Meta...
6-Mısır uzmanı E. Hornung da benzer görüştedir. Bk. Ezoterik Mısır, s. 118. Kırmızı Kedi.
7-M.Bernal, Kara Athena. s. 239-240.
8-Aristoteles. Metafizik, s. 86.Sosyal.
9-Copernicus.a.g.e. s. 21

(Bir sonraki bölüm: Deneycilikten Matematiksel Evren Tasavvuruna: Galilei Galileo)


0 yorum :: BATI'NIN MODERN BİLİM MİTOLOJİSİ

Yorum Gönder