İsrail,
Filistin topraklarını bombalıyor. Nefes alıp veren, yüzlerce insan; kadın
erkek, yaşlı çocuk demeden, İsrail bombalarının altında can veriyor.
Katliam
emreden, yaptığı katliamları masalsı bir dille anlatan bir dinin inananlarında
acıma olur mu? Tanrısıyla peygamberiyle katliamı buyuran bir dinin kitabına,
gökten düşen bir nur gibi paye verenlerde vicdan bulunur mu?
...
ve gece yarısında vaki oldu ki, Rab, tahtı üzerinde oturan Firavunun
ilkinden, zindanda olan esirin ilkine kadar, Mısır diyarında bütün ilk
doğanları ve hayvanların bütün ilk doğanlarını vurdu. Ve geceleyin firavun,
kendisi ve bütün kulları, ve bütün Mısırlılar kalktılar, ve Mısır'da büyük
feryat vardı; çünkü içinde ölü olmayan bir ev yoktu... " (1)Eski Ahid,
Çıkış, 12. bap 29-30...
Mısır'ın
kötülüğün sembolü olduğunu biliyoruz. Öyleyse Tanrı'nın söz konusu eylemlerine,
Tevrat'ın iç tutarlılığı içinde değerlendirip "haklılık" payesi
verebiliriz. Peki Tevrat'ın Tanrısı'nın, bizzat kendi halkına, hiçbir insan
zihnine gelmeyecek bir yöntem ile yok olmayı hak görmesine ne diyeceğiz.
"...
ve onlara dedi: israil'in Allah'ı Rab şöyle diyor: Herkes kılıcını beline
kuşansın, ve ordugahta kapıdan kapıya dolaşsın, ve herkes kendi kardeşini ve
herkes kendi arkadaşını, ve herkes kendi komşusunu öldürsün. ve Levi oğulları Musa'nın söylediği gibi
yaptılar, ve o gün kavmdan üç bin adam kadar düştü..." Eski Ahid,
Çıkış, 32. Bap, 27-28...
Şimdi
de diyeceğiz ki, onlar sapmıştı. sapmış olan kendi kavmini, kardeşlerine
öldürten bir Tanrı'nın vicdanını nerede arayacağız?
Dünyayı
"tanrı'nın kendilerine armağanı", kendinden olmayanları yok etmeyi
emreden bir dinin öğretileri, o çok övünülen batı değerlerine nasıl sığacak?
"...Ancak
Allahın rabbin miras olarak sana vermekte olduğu bu kavmların şehirlerinden
nefes alan kimseyi sağ bırakmayacaksın , fakat onları, Hittileri ve Amorileri
ve Kenanlıları ve Perizzileri ve Hivileri ve Yebusileri, Allah'ın rabbin sana
emrettiği gibi tamamen yok edeceksin..." Eski Ahid, Tesniye 20. Bap,
16-17...
İsrail
Filistin'i bombalıyor. tıpkı alıntı yaptığımız bölüm gibi, rabbin emrettiği
ölçüde, Tanrı'nın kendilerine adadığı topraklardaki kavimlerden birisini,
tamamen yok etmeye çalışıyor. Din, ahlakı doğrular ve bir toplumun ahlakının
kefili olarak anlam gören bir nitelik taşır ise, ahlakı bozuk bir dinsel emir,
hangi toplumu "iyi" kılabilir? Kılamıyor, sosyo-ekonomik analizlerin
ötesinde İsrail, ahlakı bozuk zihniyetiyle kutlu zaferine ulaşmaya çalışıyor.
İsrail
Filistin'i bombalıyor. Yüzlerce müslümanı, ölüme gönderiyor. Modern
teknolojinin yıkım imkanları bilinseydi, Yehova'ya dahi şaşkınlıktan küçük
dilini yutturarak, kendi kitabına alımlamaya zorlayacağı yöntemleri kullanıyor.
Ve kutsal kitabın kendisine kefil olduğunu, amacı yolunda kendisine destek
sunduğunu ve yenilmeyeceğini düşünüyor. Müslümanlar öldükçe, sayılarının
azaldığını düşünüyor. Tarihin, direnen
halkın hiçbir zaman yenilmeyeceği olgusunu doğruladığından haberdar gözükmüyor.
Hele ki o halkın, Kuran-ı Kerim gibi bir kılavuzu, din adına savaşımda köklü
bir geleneği bulunduğunu, Selahaddin Eyyubi ve Baybars gibi kahramanları
içinden çıkardığını atlıyor.
Tüm
dünya İsrail bombalarıyla ayağa kalkıyor. Arabuluculuk rolleriyle, kendilerine
dünyevi nimetler ve rantlar sağlamaya çalışanlar, oraya buraya koşuşturup
duruyor. Modern dünyanın değerleri, köklerini antik dinlerde aramamız gereken
bir dinin buyruklarıyla yönetilen tepkileri yola getirmeye çalışıyor. Oysaki
bunun nafile bir çaba olduğunu bilmiyorlar. Dini kurallara göre yönetilen bir
devlet olan İsrail, seküler dünyayı "bir tarafına" sallamıyor ve
suçlular yüzünü Tevrat'ın sayfalarına sürerek arınıyor. Öldürenin dini dayanağı
hükmü varsa öldürülenin de vardır. Onu hatırlamadan neyi anlamak mümkündür ki?
"İnanan, hicret eden ve Allah yolunda kallarıyla, canlarıyla
savaşanların Allah katında dereceleri daha büyüktür. İşte kurtuluşa erenler onlardır. Rableri onlara,
kendisinden bir rahmet, rıza ve içinde sürekli kalacakları nimeti bol
cennetleri müjdeler. Orada ebedi kalacaklardı. Allah, işte büyük mükafat onun
yanındadır." Kur'an-ı
Kerim, Tevbe Suresi, 20,21 ve 22. ayetler.
Müslüman
dünyası, "acınası", "mazlum" yahut "yardıma
muhtaç" olarak sunuluyor. Oysaki bu anlayışa hizmet edenler, Kuran'ın
ayetlerinden habersiz gözüküyorlar. Allah yolunda mücadele ederken ölmeyi,
gerçek mutluluğa erişmek olarak tanımlayan bir dinin, insanlarını hangi bomba
korkutabilir, bunu hiç düşünmüyorlar.
"
Allah yolunda öldürülenleri ölüler sanma, hayır (onlar) diridirler, Rab'leri
katında rızıklanmaktadırlar... Onlar ki halk kendilerine (düşmanımız olan)
"insanlar size karşı ordu toplamışlar, onlardan korkun!" deyince, (bu
söz) onların imanını artırdı. Ve: "Allah bize yeter, O ne güzel
vekildir" dediler."
Kur'an-ı Kerim Al-i İmran Suresi, 169 ve 173. ayetler.
28 Aralık 2008
0 yorum :: İsrail'i Kur'an ile anlamak...
Yorum Gönder