Mısır'da Tek Tanrıcılık: AKHENATON'DAN KARŞI DEVRİME

Göktuğ Halis 
ıÜüİ.Ö. 1375-1352 yılları arasında hüküm süren ve çoğunlukla Akhenaton olarak bilinen, III. Amenofis'in oğlu IV. Amenofis, modern dünyanın en çok ilgi çeken coğrafyası Mısır'ın, görkemli, gizem dolu tarihinin en ilginç, en tartışmalı Firavunlarından biridir. Modern Batı'nın "uğruna en çok mürekkep harcadığı" bu Mısır hükümdarı, yalnızca politikalarıyla değil, kişisel özellikleriyle de ilgi çekici bir karakter olarak şekillenmektedir.
XVIII.Sülale, Hiksos istilası sonrasında ülkeyi ele geçiren yabancı kralları ülke dışına süren Ahmose'nin "efsanevi" gücünü arkasına almış gözükmektedir. Bununla birlikte yabancı istilacıların kovuluşu yalnızca yeni sülaleye değil, istilaya karşı örgütlenişte öncü rol oynayan Teb kentinin Tanrısı Amon'a da büyük bir prestij sağlamıştır. Amon merkezli dini örgütlenmenin zaman içinde kazandığı güç, siyasi otoritenin tahammül sınırlarını zorlayacak boyutlara ulaşmış; bununla birlikte VI. Amenofis ya da kendisine verdiği isimle Akhenaton'a (1) gelinceye dek, bu örgütlenmeye sistemli bir tepki gösterilmemiştir.
Oysa, IV.Amenofis'e dek geçen süre, böylesi bir kalkışma için toplumsal, kültürel ve ekonomik açıdan yeterli ve gerekli olanakları yaratmıştır. Efsanevi Ahmonse'nin, IV. Amenofis'e dek uzanan soyağacında "böylesi bir iradenin" prototipini görmek elbette doğaldır. Ahmose'nin oğlu I. Amenofis, ülkeyi Piramitler Dönemine özgü ihtişama kavuşturma yolunda hatırı sayılır bir çaba harcamış, etrafında topladığı şair, mimar, ressam ve bilim adamlarıyla birlikte entelektüel bir yaşama verdiği önemi göstermiştir. Bu eğilim, hemen başlagıçta, güncel dünyadaki Amon merkezli dini yapılanmaya doğrudan eleştiri sunamamıştır belki; ancak "geçmişin dinsel yapılanmalarına" yönelmiş "özgün sistemleştirme çalışmalarıyla", dini hiyerarşi açısından tehlikeli bir yola girildiğini göstermiştir (2)
Bununla birlikte söz konusu eğilim, mutlak değildir ve hükümdarlar ile Amon rahipleri arasındaki ilişkiler hiçbir şekilde bozulmamıştır. Bu sülale döneminde, Karnak'ta büyük bir Amon tapınağının inşası tamamlanmıştır. Bu göstergeler bir tarafa, hükümdarlar Amon inancına bağlılıklarını her fırsatta göstermiştir . III. Tuthmosis'in üvey annesi Hatşepsut ile giriştiği iktidar mücadelesi sürecin farklı bir boyutudur. Dönemin gerçek hükümdarı olarak gözüken Hatşepsut'un Amon rahipleriyle alabildiğine uyumlu bir iktidar dönemi geçirdiğini söylemek mümdündür. Gerçek Firavun III. Tuthmosis karşısında Hatşehsut'un en büyük destekçisi Amon Başrahibi Hapuseneb ve Amon Tapınağı Vekilharcı Senenmut'tur. Kraliçe'nin "Dair el-Bahri tapınağındaki doğum salonunda yaptırdığı kabartmalar, annesinin Amon tarafından gebe bırakıldığı teması işlenmektedir. Tıpkı Hatşepsut gibi III. Tuthmosis de Amon kültünü, politikalarında kullanmıştır. III. Tuthmosis taht üzerindeki hakkını bir Amon kehanetiyle desteklemiştir. Kraliçe'nin ölümünün ardında "üvey annesine duyduğu nefretin" de etkisiyle Firavun, Hatşepsut'tan kalan izlerin tamamen yok edilmesi politikasını yine Amon rahiplerinin desteğiyle yürütmüştür. 
Bu uyum zamanla kırılacaktır. IV. Amenofis iktidarını Amon kültünden ayırma yolunda, öncellerinde gözükmeyen bir irade göstermiştir.

Akhenaton, güçlü bir eğitim almıştır. Bu eğitim belki de zorunludur zira, babasının çok uzun süre hayatta kalamayacağı anlaşılınca, prensin eğitimine hız kazandırılmış olmalıdır. Firavun, Ülke politikalarının uygulanmasında iktidardaki mutlaklaşmanın önemini kavramış; bu doğrultuda da Büyük Rahibin nüfuzundan kurtuluşun gerekliliği fikrine, olasılıkla erken yaşlardan itibaren kavuşmuştur. Akhenaton'un eğitiminde, daha önceki kralların aksine, aristokratik bir düzeyden çok "halka kadar uzanan" alt-sınıf görüşlerinin etkisi olduğunu düşünmek mantıklıdır. Zira III. Amenhotep tüm gelenekleri karşısına alarak bir taşra kenti olan Ahmim'den, alt seviyeden bir memurun kızı olan Teye ile evlenmiştir. Teye'nin Mısır sarayına halkın beklentilerini ve fikirlerini soktuğuna dair tarihsel bir kanı vardır. Bu henüz hayatta olmalarına rağmen Teye ve III. Amenhotep'e tapınım merkezleri kurulması yönündeki politikaların arkasındaki kişinin Teye olduğu kabul edildiğinde daha da mantıklı hale gelir. Teye'nin akrabalarından birisi olan Aya'nın Akhenaton'un hocalığına atanışı, bir diğer dönüm noktasını oluşturmuş olabilir. Aya, Mısır kültürüne çoktandır sızmış olan ve özellikle halk içerisinde yaygınlık kazanmış bulunan "evrensel" bir Tanrı tasavvurundan büyük bir olasılıkla haberdardır ve prensin dinsel eğitiminde bu unsurlardan faydalanmış olması muhtemeldir.

Kralın eylemlerinin meşruiyeti mitoslarla desteklenmiştir. Anlatılardan çıkardığımız ölçüde, Aton kültü, henüz Akhen-aton'un doğuşundan önce, ailesi tarafından tertip edilen bir ritüelle gerçekleşmiştir. Babası, Akhenaton henüz doğmadan yaptırmış olduğu sun'i bir göl içinde, altın ile yaldızlanmış bir kayığı dolaştırmış, bu kayığın ismine de Teye, "Aton" ismini vermişti...   Spekülasyonu biraz daha ileriye götürecek olursak, anne ve babanın, Amon-Re rahiplerinin nüfuzundaki güçlenmeden rahatsızlık duyarak, iktidarı "kendilerinin mutlak hakimiyetine" dönüştürebilme gayretlerinden dolayı oğullarını genç yaşta güçlü bir eğitime tabi tuttukları söylenebilir.

İktidarının zirvesinde onu tarihin bilinen en büyük reformcularından birisi yapan eylemlerinin hemen şafağında, Amon-Re'nin Büyük Rahibinin elindeki mülkleri ve mülkleri yönetim hakkını çekip almıştır. Başlanıçtaki girişimler, geç dönem uygulamalarıyla kıyaslandığında göreli olarak yumuşaktır. Eski döneme ait saray memurları sınıfının görevden alınarak, yeni Firavun'a sadakatinden şüphe edilmeyecek yeni atamalar, karşıt kesim açısından kuşku verici değildir.

Giderek yaygınlaşan bir Tanrı'nın reddine, iktidardaki sıfatından feragat ederek başlayan firavun, "Amon-memnun" anlamına gelen Amenofis ismini terketmiştir. Kendisine Amon'un Hizmetkarı anlamına gelen Akh-en-Aton ismini  koyan firavunun ikinci hamlesi Amon'un başkenti Teb'i terketmek olmuştur. Bu dönüşüm kısmen güncel muhalefetin etkisinden ve özellikle Amon rahiplerinin girişimleriyle ayaklanan alt sınıfların baskısından kaçma amacını taşıyor olabilir.Yeni başkent, Teb'in 500 km kuzeyindedir ve daha önce hiçbir Tanrı ya da Tanrıça'ya adanmamış bakir topraklardan kurulmuştur. Aton'un Ufku anlamını taşıyan "Akh-et-Aton" şehri, Amon rahiplerine karşı girişilen mücadelenin merkezi rolünü üstlenecektir. (3)

Yeni başkente taşınılır taşınılmaz, Teb başkent niteliğini kaybetmiştir. Akhenaton mücadelesinde bir adım dahi geriye atmayacak, Aton dışındaki Mısır ilahlarının isimlerini abidelerin üzerinden sildirmeye girişir ki, babası Amen-hotep'in de bu politikalardan kaçamadığı gözükür. (4)

Resmi Tanrı'nın yalnızca ismi değil, sembolik yapısı da değişir, şahin başının yerine güneş diski konumlanır. Bu bir tarafa, eski inanışların aksine Akhenaton, Aton adına put yapılmasını yasaklar. Yani herhangi bir yerde Aton'a ait bir heykel gözükmemekte, buna karşın "büyüğünden küçüğüne" çeşitli derecelerde yer alan memurların, Kral'dan aldıkları güçle, başta Amon olmak üzere eski Tanrıların isim ve putları üzerinde önüne geçilmez bir yıkım eylemi uyguladıkları saptanmaktadır. Dokuz senenin sonunda Amon rahiplerinin elindeki tüm nüfuz ve maddi birikim yok olmuştur. (5)

Elbette henüz 13 yaşında iktidara gelen bir hükümdarın böylesi bir kararlılık göstermesi şaşırtıcıdır. Bununla birlikte, böylesine büyük bir sorumluluğun arkasında ne kadar iyi eğitilmiş olursa olsun 13 yaşında bir çocuğun bulunduğunu düşünmek, aynı oranda yanıltıcıdır. Kendisini tüm tebasının "babası ve annesi" olarak tanımlayan Kral, yeni Tanrı'nın dişil niteliğine daha önce görülmedik düzeyde önem vermiştir.

Akhenaton devrimi, Mısır'ın seçkin dininin, iç savaşlar ve dış istilalardan sonraki en önemli yıpranış durağını simgelemektedir. Amon-Ra dini iktidarına karşı tepkili bir halkın, saraya sızmak suretiyle gerçekleştirdiği bir komplo şeklinde tasarlanabilecek bir devrim, elbette eninde sonunda spekülasyondur. Ancak şu bir gerçektir ki, olan bitenden hoşnut olmayan kesimin başında, Mısır inanç sistematiğinin gördüğü zararı saptayan ve alt sınıfların yağmasının doruğunu hisseden din adamları sınıfı gelecektir. Amon-Ra iktidarının, halk içindeki konumlanması ve gösterilen tepki, bizi kaçınılmaz biçimde, sınıf savaşımının önemli bir dönemecine götürür. Çok sayıda tasvirin doğruladığı ölçüde, Akhenaton devrimi, halk ile kraliyet ailesi arasındaki kaynaşmayı vurgulamaktaydı. Eskinin birleşmez parçaları, sınıf gerçeği, yöneten ve yönetilen odakları, Aton'un öncülüğünde eşsiz bir hoşgörü ile bir araya gelmişti. Bu kesin propagantif nitelikli yorumlar, halkın içinden çıkmasına karşın, iktidara geldiğinde hala halk için düşünebilmeyi ve halk içindeki ideallerini yaşatmayı başaran bir kadının soyut-gerçekdışı tablosunu bir tarafa bırakmamızı zorunlu kılar. Tarihsel deliller, Akhenaton'un toplumdaki huzursuzluklara, paralı askerlerle müdahale ettiğini gösterir.

ATON'UN DİNİ

Aton teolojisinin özü, Aton'a hitaben yazılmış ve günümüze dek korunan ilahilerde yer almaktadır. Aton, hayatın kaynağı olarak nitelenirken, güzelliğin, ihtişamın, parlaklığın ve büyüklüğün özü ona atfedilmektedir. Aton'un çekip gitmesi ve dinlenmesi anlamına gelen batım anından sonra ise, dünya tehlikelerle, aslanlar, yılanlar ve hırsızlıklarla tehdit altındadır. Ancak hepsinden önemlisi Aton'un yaşam veren gücü, bir Mısırlı'yı ayakta tutan geçim kaynaklarına sunduğu destektir:

"Bütün davarlar otlarla yaşar/Bütün ağaçlar ve nebatlar gelişir/Bütün kuşlar sazlıklarda kanat çırpar/Kanatlarını seni takdis için açarlar/BÜtün koyunlar ayak üstü oynar/Kanatlı her şey uçar/Ve hepsi, senin aydınlığın sayesinde yaşar/... (6)

Aton yalnızca insanın yaşamsal öğelerinin değil, bizzat insan yaşamının da yaratıcısıdır. Kadının içindeki yavruyu, yani insanı yaratan Aton, çocuğa anne karnında dahi, göz kulak olan varlıktır. Aton çok uzakta, yaptıklarının çoğu insanın anlayışına kapalı bir şekilde yaşar...

"Ey biricik ilah ki, kuvvetine bir kimse malik değil/Sen bu arzı istediğine göre yarattın/Ve sen yalnızdın/İnsanlar; büyük, küçük bütün davarlar/Yeryüzündeki herşey ki/Ayakları üzerinde yürür/Ve yüksekle olan herşey ki/Kanatlarıyla uçar/Suriye ve Nubiye memleketlerinde/Mısır diyarında/Herkese layık olduğu yeri seçersin/Bütün ihtiyaçları verirsin..."

Aton, yalnızca milletlerin değil, tüm yaşamın kaynağı Nil'in de yaratıcısıdır. Nil ki halkı diri tutandır ve onu yeraltında yaratan Aton'dur. Kabile Tanrılarından sıyrılan ve evrensel bir Tanrı tasavvurundaki bu ilk nokta Aton'a adanmış şiirde açık bir şekilde gözükmektedir. O, tüm milletleri yaratıcısı olarak, onlara hayat veren olarak değerlidir. Mevsimleri de yaratan Aton'un diğer Tanrılar karşısındaki üstünlüğü de çeşitli vesilelerle açıklanmaktadır. 

Belki de Zerdüşt'ten çok daha önce, Tanrı'la doğrudan diyalog yöntemi gözükür. Akhen-aton, kendisini Tanrı'nın oğlu olarak nitelerken ondan bir takım dileklerde bulunmakta, başarı için onun rızasını dilemektedir.

"Oğlun Akhen-aton'un koru/Sen ona, tedbirinle ve kudretinle akıl verdin/ Cihan senin elindedir, yarattığından beri/"

İlerleyen bölümlerde ise  bu yakarı çok daha açık bir şekilde gözükmektedir:

" Sen bunları oğlun için/Senden gelen oğlun için/Doğruluk içinde yaşayan hükümdar için/Ömrü uzun olsun Akhen-aton için/Onun sevgili kral kızı karısı/İki yurdum kraliçesi Nefertiti için yarattın/Ve bunlar refah içinde devam eden bir ömür sürüyor..." (7)

Akhenaton'un iç siyasetteki kararlılığı dış siyasetteki baskılarla sarsıldı. Barışçıl bir öğretiye sahip olan bu Firavun zamanında Mısır, Asya topraklarını kaybetti... Doğu'nun kralları iç siyasetteki hareketliliği ve rahiplerin hoşnutsuzluğundan beslenen iç huzursuzluğu kendilerine destek bilerek Mısır ülkesine seferler düzenledi. Ordudaki güçsüzlüğün ve dış istilalara karşı başarısızlığın kökeninde, saltık olarak Kral'ın barışever politikalarını görmek hatalıdır. Özellikle, bir din devriminin gerektirdiği maddi masrafların Kral'ın orduya yönelik harcamalarını kısıtladığı gerçektir. Yeni bir din, yeni bir başkent, yeni yükümlülükler ve dini organizasyonun baştan aşağıya yenilenmesi... Kral Akhen-aton, tüm dünyanın ağzını sulandıran askeri güçsüzlüğünün üzerine gidemeyecek kadar meşgul gözükmektedir.

Karanlık bir komplonun sonucunda güçlü bir devrim girişiminin sona erişi, kaçınılmazcasına eskinin ani geri dönüşünü doğurdu... Sonraki Firavun, Amon'a iade-i itibar yapan Tutankhamon zamanında Teb'e geriye dönüldü ve Amon rahibi ile ilişkiler düzeldi. Akhen-aton'un ölümü çok sayıda edebi metni destekleyen spekülasyonlara açıktır. Kral'ın genç yaşta ölüşü, kendine naib olarak belirlediği damadı Smenhkara'nın çok kısa bir zaman içinde devrilişi ve yerine Tutankh-Amon'un gelişinin ardından Amon rahiplerine nüfuzlarının geriye verilişi, spekülatif tarihçiler için olduğu kadar, edebiyatçılar açısından da önemli fırsatlar içermekteydi. Böylesi bir edebi metine yakışır trajedi ise, Amon rahiplerinin eski Kral'a "o cani" lakabını uygun görerek, mumyasını horlamaları oldu. Kral, mezarından çıkarılarak, annesinin mezarına fırlatıldı. 1907 yılında, burada bulunan Akhenaton'un ayaklarının dibinde, bir tablet bulundu...

" Senin ağzından gelen tatlı nefesi kokluyorum/Senin güzelliğini her gün görüyorum/Bütün hazzım, şimal rüzgarıyla da gelen senin tatlı sesini işitmek/"


KARŞI DEVRİM VE BİR LANET ÖYKÜSÜ

Akhenaton'un ölümünün ardından kral olan Smenkhare'nin kısa sürede ölmesinin ardından, olasılıkla Amon rahiplerinin desteğiyle başa geçen Tutankhamon, Restorasyon Fermanını yayınlamıştır. Bu fermana göre, Aton yasaklanmasa bile, tarihin derinliklerinde yok olup gitmeye mahkum edilmiştir. Kralın yeni naipliği Aya isminde, eski kralın danışmanlarından birisi tarafından üstlenilir. Tutankhamon'un ölümü de, Akhen-aton gibi, kuşkuludur. Genç yaştaki ölümünün, tam da Amon karşı devriminin gereklerinin ardından gelişi dikkat çekicidir. Bu bir tarafa, Firavun'un mezarının Teb'deki Kral mezarlarının dışında, gizlenme amacıyla kazılmış olması, tarihsel sürecin doğal işlemediğini göstermektedir.(8) Ancak tarihsel gerçeklerden çok, popüler kültürün ilgisini çeken, gizemli öykülerdir ve XX. yüzyılın hemen başında Eski Mısır'a duyulan korku, Tutankhamon aracılığıyla ete kemiğe bürünmüştür. Bu XX. yüzyılın korku endüstrisinin en önemli başvuru kaynaklarından birisi olarak gözükmektedir Firavun. 1923 yılında Tutankhamon'un mezarının Lord Carnarvon ve ekibi tarafından açılışının ardından yaşananlar çok sayıda spekülasyonun konusu olmuştur. Henüz başlangıçta, Tutankhamon'un cenaze salonunu giriş kapısının üzerindeki yazı, tüyleri diken diken eder niteliktedir: Burada dinlenen firavunu ebediyeti içinde rahatsız edecek kişiye ölüm kanatlarıyla dokunacaktır."

Firavun'un un ölümünün ardından ise, Aya, tahta sahip olur ve Horemheb'i kralın temsilcisi olarak ilan etmiştir. Dönem, saray içi teşilatlanmalar, bölünmeler ve oyunlarla doludur. Ramsesler döneminin tarih yazıcılarının bu döneme yönelik oynamaları, sürecin karanlığını hem vurgular, hem de onun bir devam sürecini oluşturur. Bu dönemdeki anlatılar, III. Amenofis'ten sonraki ilk meşru kralı Horemheb olarak görür, Hatşeput'u ve Amarna krallarını kabul etmez. Horemheb, ise tipik bir eski krallık mirasçısıdır. Amarna tapınaklarını söktürüp, kendi yapılarında kullanır. Akhenaton devrimini, zihinlerden silecek I. Ramses'in iktidarı, XIX. hanedanın başlangıcıyla birlikte, M.Ö. 1292 'de başlar. Onunla birlikte sapkın krallar, listelerden silinecektir.

Dipnotlar

1-Messadie, Şeytanın Genel Tarihi, s. 274. Kabalcı.

2-I. Amenofis döneminde yazılmış bir edebi eser "Öte Dünyada Olan Şeylerin Kitabı" ismini taşımaktadır. Mısır dinsel yaşamında ilk kez "cehennem tasviri" içeren bu yapıt,  acı çekenler, işkenceden geçirililenler ve korkunç bir azap tablosuyla birlikte, daha önce gözükmemiş bir alana uzanmıştır. Güneş Tanrı'nın 12 saatlik yeraltı yolculuğu sırasında şahit olunan bu sahneler, Akhenaton'un atalarının dinsel bir dönüşümün ön-hazırlığını yaptığını göstermektedir. Hornung, Mısır Tarihi, s. 88. Kabalcı.

3-Dönemin aristokratlarından birisi yeni şehri şu şekilde anlatır: Aton'un ufku adını taşıyan muazzam şehir, güzelliği bakımındann muhteşemdi. Burası en nefis törenlerin yurdu idi. Şehir harikulade zengindi ve güneş mabedi onun tam ortasında idi. Onun güzelliğini görerer bahtiyarlık duymamak imkansızdı. Şehir hem sevimli hem cazipti ve insan buraya bakınca bu şehrin gökyüzünden indiğini zannederdi... Ömer Rıza Doğrul. Dinler Tarihi, s. 50. İnkılap, 1947.

4-Akhenaton tüm diğer tanrılara gösterdiği tepkiyi Thot'tan esirgemiş gözükmektedir. Bu kısmen Hermopolis'te kurulan yeni başkentinin ulaştığı başarı sonrasında "şehrin koruyucu tanrısına duyduğu" minnet borcunun ürünü olabilir. Akhenaton'un sarayından çıkan heykellerden bir tanesinde Thot "şebek" tasviriyle gösterilmekte, bu figürün hemen önünde bulunan bir yazıcı ise koruyucu Tanrısı'ndan aldığı güçle kaydetmektedir. Akhenaton, bilgeliğin ve her türlü kültürel verinin yaratıcı Tanrısı'nı reddetmeyi göze alamamış olmalıdır. Tam aksine düzülen övgü sözleriyle kutsallığı kabul edilen Thot'a: "sırlara vakıf" payesi verilmesi sürdürülmüştür. Hornung, Ezoterik Mısır, s. 18. Kırmızı Kedi.

5-Hornung, Mısır Tarihi, s. 108.

6-Doğrul, a.g.e s. 52.

7-Doğrul, a.g.e. s. 54.

8-Champdor, Mısır'ın Ölüler Kitabı. s. 13. Ruh ve Madde.


0 yorum :: Mısır'da Tek Tanrıcılık: AKHENATON'DAN KARŞI DEVRİME

Yorum Gönder