Göktuğ Halis
[Sedef'e]
Kuzeyliler,
bir gece yola çıkan 4 savaşçı ile ilgili hikayeler anlatır.
Soğuk
ülkenin, buza dönmüş denizlerine yönelen ilk savaşçının, 400 yıldır gözükmeyen
bir bilgeyi aramaya yollandığı bilinir. Bu kabilenin insanları, Fulkano ismini
taşıyan bilgenin buzlar ülkesine ateşi, yayı ve yıldızları gözleme sanatını
öğrettiğine inanır. Yaşlıların trans halindeki şiirleri onu anlatır.
Fulkano
belki ülkeyi çabucak terketmiştir ama öğretilerinin bekçisi olarak göğün tam
tepesine astığı yıldız kabileyi korumaya devam etmiştir. Kabilenin tüm fertleri
bilir ki, bu yıldız 40 senede bir gözükür ve gözüktüğünde, Fulkano'nun suya
yazdığı yazılar belirginleşir. Doğan güneşle birlikte yazı silinir ve tam kırk
sene boyunca bolluk yaşanır. Korku bekçi yıldız'ın geriye dönmemesiyle
başlamıştır. Denizlerdeki balıklar kuzeye doğru düşen yıldızın peşine
takılmıştır sanki, kadınları gebe bırakan soğuk su, kadim bir çöle dönmek
üzeredir. Fulkano'yu kuzeyin buzlarla örülü dağlarında aramaya koyulan tork
isimli savaşçı, köyün sınırında durmuş ve kucağında çocuğu olduğu halde
kendisini yaşlı gözlerle yolculayan karısına veda etmiştir.
Tork,
son bir ayda Fulkano'yu aramaya gönderilen ondördüncü savaşçıdır. İlk
savaşçıdan bu yana gökyüzünde daha önce görülmemiş onüç yıldız belirmiştir.
Köyün bilgesi kingü, en çok ona güvenmektedir.
Doğuya
yönelen savaşçı, bir maceraperesttir. Dişleri, kabile evlerinden daha büyük bir
hayvanı bulmaya azmetmiştir. Köyün en yaşlısı kingü'ye söylediğine göre, bu
hayvanın dişleri gemilerin tabanına yerleştirildiğinde, en azgın dalgalara
dayanacak sağlamlığa ulaşır. Diğer taraftan onun derisinden örülen
battaniyeler, karın ortasında uyuyan bir bebeği bile sıcak tutmaya yeterlidir.
Kingü, daha önce hiç duymadığı bu hikayeden kuşkulanır ve ismi tarp olan bu
savaşçıya, böyle bir "hayvanın yaşadığını nereden duyduğunu" sorar.
Tarp, kingü'ye "rüyamda fulkano anlattı!" der. Kingü, gördüğü rüyayı
hayra yoramaz ve kendisine böylesine ihtiyaç duyulurken, ülkenin en güçlü
savaşçısının şakacı cin mork tarafından kandırılmakta olduğunu söyler.
Tarp,
dev dalgaların üzerinde fındık kabuğu gibi yüzen bir teknenin direğine, denizin en büyük
balıklarını asmış olduğu halde, ülkeye dönüşünü hayal eder; tanrılığın ve
kahramanlığın cezbediciliği gerçeğin sınırlarını, insanı kandırarak siler.
Kendine aşık tarp, kendine yazdığı yazgıyı mutlaklaştırır; belki de sadece
kendi dünyasının tanrı'sıdır. Ülkeye bolluk getirdiği günleri hayal ederek,
doğu'ya doğruyola düşer. Kingü, yine de onun yüreğinde, fulkano'dan pay görür.
Batıya
yönelen savaşçı, yark, sadece bir aşıktır. Düşlerinde ona gözüken bir perinin
peşinden sürüklenmiştir. Çocuklar açlıktan ölürken ve annelerin sütü akmaz
iken, yüzünde korkudan eser olmayan tek kabilelidir. yola çıkarken yanına
yalnızca bir kalem ve bir kağıt alır; amacı "kendi gördüklerini
göremeyenlere anlatmaktır.". gerçekten de kingü sık sık onun, kimselerin
göremediklerini süzen bir bakışa sahip olduğunu söyler; "belki" diye
düşünmektedir "batıda güneşin battığı yerlerde, yark, sevdiği kadını bulur
ve belki fulkano ile kadın aynı topraklarda yaşıyordur..."
Kimse
yark'ın batı denizini nasıl aştığını bilmez; onu son gören, dört oğlunu ve
sevdiği adamı bir savaşta kaybettiği için deliren sarap'tır. sarap, yark'ın
"batı denizi üzerinde yalınayak yürüdüğünü" anlatıp durmaktadır.
Güneye
giden savaşçı bir kadındır; sol memesinin üzerinde bir erkek resmi çizilidir.
Kabilenin sanatcısı "hayt-saha-mu" tarafından sıcak kömürden, kadın
savaşçının kalbinin tam üstündeki deriyi dağlamak suretiyle oluşturulan şekil,
çok geçmeden dalgalı saçları omuzlarına dek uzayan, geçkin bir yüze
dönüşmüştür; kadın artık, gözleri fezaya bakan bir Tanrı olarak görür onu.
Sıcak denizlere yollanmadan önce, yeniden kavuşmayı umacağı adamın, hasta yüzüne,
soğuk sularda bakar durur. Sarap, "onun göğüslerini suya açtığını ve
"göğsündeki resmin sudaki yansımasının dile gelip" kadınla
konuştuğunu söyler. Kingü, buzun içinde günlerce kalarak suyla sevişircesine
oynayan kadının dizlerinden yukarıya tırmanan sıcaklığın geçici bir yaz havası
yarattığını söyler. ona göre, kadın karanlık güne dönene dek, denizi mutlu
etmektedir.
Fulkano'yu
güney'in sıcak denizlerinde aramaya giden kadın, en çok sevdiği adamın güneyin
sıcak sularında da yanında olacağına güvenmektedir. Gerçeği bilen kingü ise,
teni azgın güneşle siyaha dönecek kadının bedeninden erkeğin silinip
gideceğinden haberdardır. ama o, büyük amaçlar adına, erkeğinin bir daha
kadınla konuşmayacağını kimseye söylememektedir.
0 yorum :: Kaybolan bilgeliğe dair
Yorum Gönder