Cemil Namlı
1980’li yıllarda Türkiye kadın hareketinin en büyük derdi o
dönemde kadın mücadelesinin sosyalistlerin vesayeti altında olmasıydı. Bundan
hareketle en büyük eleştirilerini de hep kendilerinin soluna yöneltiyorlardı.
Liberal eğilimli bir salt kadın hareketinin ortaya çıkması için sol sosyalist
hareketlerin düzen tarafından sindirilmesine ihtiyaç duyulmuştu. O dönemde
kadın hareketinin en çok yakındığı konu, soldan solun eleştirisiydi. Sol,
yükselen kadın hareketinin, asıl mücadele eksenini kaydırmak için desteklenen
eylülist bir hareket olduğunu düşünüyordu.
Aradan geçen 20 yılın sonunda hayatın gösterdiği şu; kadın
kurtuluş hareketinin sorunları sadece sınıf eksenli bir yaklaşımla çözülmez
evet, ama sınıfsal hareketin dışında bir kadın hareketi de sadece marjinal bir
fantezi olarak kalır.
Kadın hareketinin temel ekseni bu endişelerin dışında nasıl tarif
edilebilir? Kadın-erkek eşitsizliği karşısında yüzyıllardır gelişen kadın
ezilmişliğinin aşılması ve her alanda erkekle eşit bir cins olarak hayatı
paylaşması... Cinsler arasındaki ilişkisinde istenilen ideal, gelecekte, doğal,
eşit ve birbirini tamamlayan her iki taraf için de tatmin edici bir ilişkiye
evrilmesi.
TOPLUMSAL SİSTEM
Kadınların kendi doğal yapıları ile birlikte toplumda her alanda
eşit bireyler olarak haklarının korunması ve toplumsal faaliyetin her alanına
katılmaları nasıl sağlanacak? Feodalizmin kanıksanmış ataerkil eşitsizliği ve
kutsallaştırmış baskıcı sisteminden kapitalizmin meta ekonomisi tarafından keskin
bir biçimde sınırlanmış bir bireyselliğe geçiş kadın için yeterli midir? Yani
kadın eşitliği için kapitalist bir toplum önkoşul mudur? Yaklaşık 200 yıllık
bir gözlem, meta ekonomisi içinde kadınların üzerindeki baskıların giderek
çeşitlendiğini gösteriyor.
Kadınlar, hala üretim ve toplumsal süreçlere katılma imkanının
daraldığı bir dünyada yaşıyorlar. Kadınlar, hala erkeklerin denetimindeki
bir mekanizmanın süzgecinden
geçerek yönetici konumuna geliyorlar.
Burjuva kadınlar özgür, ama burjuva erkekler daha özgür. Tam tersi olarak
proleterler bağımlı, ama proleter kadınlar daha bağımlı.
Şimdi çökmüş ve fakat düşmanlarında yarattığı nefret oranı hala
yükselen bir grafik çizen sosyalist sistemlerin varlığı, kapitalist düzenler
için başta sosyal güvenlik sistemleri olmak üzere pek çok açıdan bir tehdit
unsuruydu. Bu tehdit, kapitalist merkezlerden periferiye doğru azalarak gitse
de yaygın bir sosyal güvenlik ağının mevcudiyetinin hikmet-i sebebi ve
korunmasının da başat unsuruydu. Bu sosyalist tehdit, parasız sağlık, parasız
eğitim, rahat bir yaşlılık için emeklilik hakkı, anne olan kadınların ücretli
izin hakkı, çalışan tazminatları gibi geniş alanda bir sosyal devleti de
zorunlu kılıyordu. Şimdi sosyalist sistemler yok, tabii bu haklar da!
Dolayısıyla kadınlar da artık daha fazla eziliyor. Onlar için tarih başa döndü;
hem ucuz işgücü hem de her krizde ilk vazgeçilebilecek unsurları
oluşturuyorlar.
Kadın hareketi, bu sürecin nasıl durdurulacağına dair sağlıklı ve
doyurucu bir yanıt vermekten uzak.
CİNSLER ARASI İLİŞKİLER
Kadın-erkek ilişkisi, elbette bütün bunların ötesinde sorunlu bir
alan olma niteliğini koruyor. Kategorik olarak cinsler arasında ilişkinin üç esas biçimi olduğu görülüyor.Bunlar yasal
evlilik, fuhuş ve serbest birliktelik’tir.
Bu üç biçim kategorik
olarak ayrılsa bile ekonomik sosyal düzenlere göre birbirinin içine
geçebilmekte, birisinin görüntüsü altında bir diğeri realize olmaktadır.
Başlangıcından itibaren kadınlara çok az tercih hakkı bırakılmakta ve
tercihlerinde doğal çekicilik ve aşk ilişkisi dışında çok daha başka unsurlar
ve zorunluluklar girmektedir.
Artık vakayı adiye oldu; çocuk-eşler, sözüm ona töre cinayetleri,
metresler... Diğerlerini
bir yana koyuyoruz, reşit ve mümeyyiz olmayacak yaşta ailelerinin rızaları (!)
alınarak evliliklerine müsaade edilen bu çocuk eşlerle ilgili kadın
hareketlerinin hiçbirinin aleni bir ses çıkarmaması da manidardır. Kaldı ki
bunlar, kentli ve göz önündeki seçkin erkekler tarafından yürürlüğe
konulmaktadır.
Yasal evlilikler kapitalist düzende çoğu zaman kadının kendi
vücudunun da bir meta olduğu ve mutfak
işçiliği ile zorunlu bebek bakıcılığı önkoşul olan bir hizmet akdine
dönüşmektedir.
Cinsel birlikteliğin sağlıklı, özgür ve doğal olan cinsel
çekicilik üzerinden olması gerektiği ilkesi çoktan unutuldu. Bu ise hem bir
zaman, hem de bir finansman sorunudur. Kadının tam ve sürdürülebilir bir
ekonomik bağımsızlığı olmadığı sürece
kadın-erkek ilişkisinin satın
alınmış olmaktan kurtulması mümkün olmayacaktır. Bu belli ki kadının çalışma
süreçlerine katılmasından çok daha fazla sosyal organizasyon meselesidir…
Mevcut koşullarda az sayıda kadının bu hizmetleri satın alarak
kendini özgürleştirmiş görüntüsü vermesi, onların mental olarak
erkeksileşmeleri ve bu özgürlüğü başka kadınları köleleştirme pahasına
edindikleri gerçeğini saklayamamaktadır.
Kadın kurtuluş hareketinin
geçen yüzyıldaki radikalizminin yerinde artık yeller esiyor. Kadınlar
ezilmişliklerinde artık bir olumlama buluyor. Halbuki Pavluscu bir kadın
aşağılanması neredeyse tüm ülkelere de sirayet etti. Kurumsal bütün dinler
kadın konusunda düzen lehine Pavlus’çu anlayışla ittifakta...
Kadınlar büyük bir aşkla en büyük düşmanlarına, “geleneksel ahlak”
ve “tutucu evlilik” kavramına teslim oldular. Kendi rızalarıyla meta haline
getirdikleri bedenlerini artık örtünmüş ve paketlemiş halde sunmaya başladılar. Dinsel görüntünün altında tıpkı
feodal dönemin “serf ahlakı” ile hareket etmekteydiler. Serf, köle değildir.
Üstelik serf lorduna büyük bir aşkla hizmet eder. Çünkü Lordların yüksek
kalelerinin dışında barbar kavimler vardır.
Lordun ve askerlerin koruması
dışında kalanlar için bu, mutlak ölüm, talan ve tecavüz anlamına gelmektedir.
Kadın, kendi doğasının getirdiği güçlükler ve harikulade
üreticiliği ile insan topluluğunun –erkekten çok daha fazla - temelidir. Kadın
odaklı hareketlerin ise daha bütüncül eşitlikçi bir mecra olmadan kendi
başlarına sadece erkek düşmanlığından başka bir işlevi olmadığı görülmüştür.
Eşitlik mücadelesinin bir bütün olduğunu ve ortaçağ sürüleri ile, değil kadın
erkek eşitliğinin, yaşam hakkı eşitliğinin bile ne kadar kolay ortadan
kaldırılabileceğini görmek gerekiyor.
Unutmamak
gerekiyor ki; kadınların o muazzam üreticiliğinin simgesi, bütün insanlık
şaheserlerini yaratanları da,
hoyrat bir barbarlıkla yıkanları da aynı yatakta barındırmıştır.
Bütün o büyük
uygarlıklara tamda o rahim yataklık etmiştir.
01.06.2009
0 yorum :: Kadın neden ve nasıl gerici oldu?
Yorum Gönder